Skip links

Günümüz Medyasının Güzellik Algısı

Estetik ve Güzellik Kavramları

Estetik sözcüğünün kökeni araştırıldığında, Grekçe “aisthesis”, duyum/ duyulur algı anlamına gelen kavram karşımıza çıkmaktadır. Estetik kelimesini ortaya koyan ve onu bir bilim haline getiren kişi Alexander G. Baumgarten’dir. Aesthetica adlı eserinde estetiği ‘güzel üzerine düşünme ve duyusal bilginin bilimi’ olarak tanımlamaktadır (Tunalı, 1998).

Estetik olan her varlığın bir estetik değeri vardır bu değer güzel olarak ifade edilir. Güzel olan ise bir idea, değer, simetri, oran ve düzen olarak belirtilebilir (Tunalı, 1983). Güzel olarak adlandırılan şey bir çiçek, uçan bir kelebek, sanatçının elinden çıkmış bir sanat eseri ya da varolan bir doğa manzarası gibi yaşamdaki somut şeyler olabildiği gibi; zarafet, yücelik, iyilik, erdemlilik gibi soyut şekilde de olabilmektedir (Güzel, 2013). Güzel olanın ne olduğu sorusu tarih boyunca açıklanmaya çalışılmıştır. Bu soruyu felsefi düzlemde ele alan ilk filozof Platon olmuştur. Platon ilk olarak iyi ve doğru olan şeyleri güzel olarak açıklamış daha sonra ise geometrik oranlara göre güzeli tanımlamıştır (Tunalı, 1998). Aristoteles de güzelliği Platon gibi oran ve düzen ile tanımlamıştır (Ziss, 2009; aktaran Turanlı, 2019). Alman filozof Friedrich Schiller güzelliği, bir yanıyla duyusallığa dayandırmış bir yanıyla da iyinin ve ahlakın kaynağı olan akla dayandırmıştır. Güzel olan şey aynı zamanda da iyidir demiştir (Tunalı, 1998). Çiçero güzel olanı “beden üzerindeki belirli bir simetri ve renk hoşluğu” olarak tanımlamıştır (Öğdül, 2010; aktaran Güzel, 2013).  Freud, “Cinsellik Üzerine Üç Deneme” adlı kitabında güzelliğin temel kaynağının cinsel uyarılmada olduğunu aktarmaktadır (Pacteau, 1994; aktaran Deniz 2019). Freud’a göre estetik güzel kavramını tam olarak açıklayamaz. Güzelliğin cinselliğe ve birey üzerindeki uyarıcı etkiye yönelmesindeki itkiye bağlı olduğundan bahseder (Freud 2004; aktaran Çelikkan, 2017).

Günümüzde Güzelliğin Algılanış Biçimi

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte beden güzelliğinin en fazla önemsendiği dönem, günümüz haline gelmiştir. Medya tarafından standartlaştırılmış vücut ölçülerine sahip olunmak için birçok spor ve zayıflama merkezleri hizmet vermektedir. İdeal vücuda sahip olan ikonlar sürekli bir biçimde medya yoluyla insanlara gösterilir ve yalnızca onların uyguladıkları güzellik uğraşları yapıldığında onlar gibi güzel olunabileceği mesajı verilmektedir. Güzelleşme artık rekabet içeren bir hal almıştır.  (Ozansoy, 2012). Tüketim toplumu anlayışının oluşumu ikinci dünya savaşı sonrasında başlamış ve bedenin de tüketim nesnesi olarak görülmesine zemin hazırlamıştır (Bauman 2001; aktaran Kurtdaş, 2021). Günümüzde medya aracılığıyla daha fazla göz önünde bulunan ünlüler (celebrity), modeller, idoller, güzelliği ile taçlandırılan güzellik kraliçeleri güzellik endüstrisinin oluşmasına katkı sağlamaktadır. Giyim, kozmetik, estetik, sağlıksız diyet kavramları da bu endüstrinin birer parçasıdır (Güzel, 2013).

Kitle iletişim araçları ile bilginin paylaşımı ve dağıtımı sağlanır. Bu kitle iletişim araçlarının bütününe ise medya ile ifade bulur (Güzel, 2013) Günümüzde fiziki görünümün önemini kadınlar erkeklerden daha fazla yaşamaktadırlar. Kadınlar içinde bulundukları kültürün güzellik kalıplarına uyum sağlayabilmek için büyük çaba göstermekte ve daha fazla ağrı, acı çekmektedirler. Sakatlanma riskini de çoğunlukla göze almaktadırlar (Newman, 2013; aktaran Bilgin, 2015). Kadınlara güzel gözükme baskısı yapılmakta ve güzel, bakımlı, genç gözükmeyen kadınlarda bu durum suçluluk yaratmaktadır. Yaşanan bu suçluluk duygusu kadınların yaşadıkları iletişimleri ve benliği ile fiziksel görüntüsü üzerinde çatışmalar yaşamasına yol açmaktadır (Kesim ve Kar, 2010, aktaran Kurtdaş, 2021).  Modern toplumda ideal olarak sunulan beden genç görünümlü, formda olan, esnek ve sıkı tenli, parlak bir deri ve kişisel yaşantının izlerinden arınmış lekesiz ve kırışıksız, her zaman dinç görünen bir yapıdadır. Ulaşılamayacak olan ancak buna çaba sarf ettirilen kusursuz beden anlayışı onu iyileştirmekten ziyade yok etme yönündedir (Çubuklu, 2004; aktaran Bilgin, 2015).

Kurtdaş (2021)’ın yalnızca kadınların katılımı ile gerçekleştirilen araştırma sonuçlarında; kadınların çoğunun güzel olmayı zorunluluk biçiminde görmese bile toplumun, kadınlara güzel, bakımlı olmak zorunda bıraktığı görüşünü bildirmişlerdir. Aynı araştırma sonucunda kadınların tümünün güzel gözükmek için çaba sarf ettiklerini ve bunun için de en çok kozmetik ürünlerini kullandıklarını belirtmişlerdir. Katılımcıların bir kısmı makyaj yaptıklarında ve güzel giyindiklerini düşündükleri zamanlarda kendilerinin daha iyi hissettiklerini bildirmişlerdir. Katılımcılardan biri “Makyaj yapmadan dışarı çıktığımda yüzümü soluk ve üzerini giymeden çıkmış gibi hissediyorum yüzümüzün de artık bir giysisi var.” şeklinde ifade etmiştir. Makyaj yapmadan dışarı çıkan katılımcılardan bazılarının söylemleri ise şu şekilde olmuştur: “Özgüvenim düşüyor.”, “Huzursuz hissediyorum.”, “Herkes bana bakıyormuş gibi oluyorum.”, “Bende bir eksiklik varmış gibi hissediyorum insanlar bakışlarını kaçırıyor gibi geliyor.”.             Kadınlara güzel gözükme baskısı yapılmakta ve güzel, bakımlı, genç gözükmeyen kadınlarda bu durum suçluluk yaratmaktadır. Yaşanan bu suçluluk duygusu kadınların yaşadıkları iletişimlerini ve benliği ile fiziksel görüntüsü üzerinde çatışmalar yaşamasına yol açmaktadır (Kesim ve Kar, 2010, aktaran Kurtdaş, 2021).

Medyanın, insanlara sunduğu ideal vücut şekli, bedeni hali hazırda büyük bir değişime uğrayan ergeni de etkilemektedir. Ergenin bedeni hakkındaki düşüncelerin oluşmasında ebeveyn ve akranlarının etkisi yanında medyanın da rolü olduğu görülmektedir. Ergen, medyanın ideal olarak sunduğu beden ölçüleriyle kendini değerlendirir ve bedeninden memnuniyeti azalmaktadır (Oktan ve Şahin, 2010). Silva ve ark., (2014) tarafından yapılan araştırmada lise öğrencilerinin güzelliği algılayışlarında medyanın öne attığı kadın ve erkek bedenlerine göre oluştuğu görülmüştür (aktaran Kestir, 2021).

Berg, Guarda,  Heinberg,  Thompson  ve Roehrig,  (2004)’in yaptıkları çalışma sonucu ergenlerin medyanın etkisinde kalarak beden görüntüleri ile sorunlarının oluştuğu ve beden memnuniyeti düştükçe yeme problemlerinin oluştuğu açıklanmıştır (aktaran Geneci, 2019). Ergenler ideal bedene ulaşmaya çabalarken kendilerini akranlarıyla kıyaslar zayıf kalabilmek için aşırı diyet programları uygularlar ve yemek yedikleri zamanlarda pişmanlık, suçluluk duyguları yaşamaktadırlar (Aslan, 2001).

Medya, güzel olabilmenin yolunun estetik ameliyatlarla mümkün olabildiğini pazarlamaktadır. Çabucak ve acısız şekilde güzelleşmenin cerrahi operasyonlarla kolayca olabildiğini ve yine medya önündeki insanların da bu yoldan geçtiğini belirterek durumu normalleştirmektedirler (Slevec ve Tiggemann, 2010). Medyanın dayattığı ideal beden görüntüsüyle eşleşmeyen kadınlar kendilerini diğer ideal kadınlarla kıyaslarlar ve bu yüzden sosyalleşmekten kendilerini geri çekerler (Doğan, 2013).

İdeal beden anlayışı erkeklerde ise uzun boy, kaslı, güçlü bir beden ve geniş omuzlar ile sunulmaktadır (Oğuz, 2005). Kaslı olan beden gücün temsili olmuştur. Spor salonlarında çok fazla zaman geçiren erkekler daha fazla kaslı hale gelmek için protein tozları, haplar, iğneler gibi yöntemleri uygularlar ve medyadaki gerçekçi olmayan rol modellere özenirler. Erkeklerde anoreksiyanın tersi olarak adlandırılan bigoreksiya/kas dismorfisi sıkça görülmektedir (Çiftçi, 2012). Seyhan Aksoy ve Aslı İcil’in (2007) yaptıkları araştırmada reklamların %73’ünde kadın imajlarının yer aldığını saptamışlardır ve bu reklamlardaki kadınlar ince bir beden görüntüsüne sahip ve güzel olarak nitelendirilen bir yapıda oldukları belirtilmiştir (aktaran Güzel, 2018).  Estetik ameliyatı olanlar ile rekonstrüktif yani işlevini yitiren yeri onarma ameliyatı olanlar kıyaslandığında estetik amaçlı ameliyat olan hastalar interneti ve medyayı daha fazla kullandıkları saptanmıştır (Fındıkçıoğlu ve ark., 2005).

Medya zayıf- ince bir görünümde olmayı, toplumda kabul görmenin, çekici olmanın yolu olarak idealize etmektedir. Bu ideal olana ulaşmak için bireyler zayıf kalmaya çalışmaktadır. Özellikle kadınlar üzerine yoğunlaşan anoreksiya nervoza, bulimia nervoza gibi yeme bozuklukları sıklıkla görülmektedir. (Harrison ve Cantor, 1997; aktaran Aslan, 2001).

Freud (2004) daha fazla kadınlarda görülen bu yeme bozukluklarından anoreksiyanın ergenlik dönemiyle ilintili olup olmadığını ve ergenlik sonrası gelişebilen cinselliğe yönelik bir tiksintinin oluşup oluşmadığı üzerinde düşünmüştür. Yeme bozukluklarının ödipal dönemde yaşanan durumlarla ilgili olduğunu da vurgulamıştır (aktaran Yapa, 2019). Anoreksik bireyler duygulara karşı yoğun bir korku yaşarlar. Duygular bastırılır ve bir duygu yoksunluğu ortaya çıkar anoreksiya vakalarında. Suçluluk duygusunu çok fazla yaşarlar ve bu cezalandırıcı bir süperegonun varlığıyla açıklanabilir (Yapa, 2019).

Başka bir yeme bozukluğu olan Ortoreksiya nervoza ise besinleri saplantılı olacak şekilde sağlıklı ya da sağlıksız olarak ayırma durumudur. Ortoreksikler besinleri işlenmemiş katıksız olarak tüketmeye ve daha çok çiğ olacak şekilde yemek yemeye eğilimlidirler. Zararlı olduğunu düşündükleri yiyecekleri hayatlarından uzakta tutarlar ve bu sayede hızlı bir kilo düşüşü yaşamayı arzularlar. Sağlıklı beslenmeye takıntılı olan bu bireyler sağlıklı beslenme ile ilgili bilgi paylaşan internet sitelerini ve medya yayınlarının sıkı takipçisi olurlar. İdeal güzelliğe ulaşma çabasındaki mükemmelliyetçi tutum ortoreksiklerde de görülmektedir (İkinci, 2010).

Sonuç

Estetik kavramı ‘güzel’ i de içine alır duyulur algı anlamına gelir. Güzel olana bilinçli bir yönelim söz konusudur (Yetişken, 1998; aktaran Deniz, 2019). Tarih boyunca çeşitli filozoflar güzelliğin tanımını yapmıştır. Platon ise güzelliği açıklamaya çalışan ilk filozoftur. Gençlik yıllarında iyi ve doğru olan şeylere güzel demiş yaşlılık döneminde ise oran, orantı ve geometrik şekiller ile güzel olanı tanımlamıştır (Tunalı, 1998). Teknolojinin yaygınlaşması ile birlikte bedensel güzellik en çok günümüzde önem kazanmıştır. Medya standart olarak sunduğu beden ölçülerine sahip olmak için birçok merkez bulunmaktadır (Ozansoy, 2012).  Giyim, kozmetik, sağlıksız diyet ve estetik merkezleri güzellik endüstrisine hizmet eder hale gelmiştir (Güzel, 2013). Kadınlara güzel, bakımlı, çekici ve formda gözükmeleri için baskı yapılmaktadır. Buna uyum sağlayamayan kadınlar suçluluk duygusu yaşarlar (Kurtdaş, 2021). Kadınlara ulaşamayacakları kadar iyi bir bedene -kırışıksız, lekesiz, canlı, dinç, parlak, sıkı ve genç görünümlü- sahip olmaları gerektiği inandırılır. Kadınlar bu görünümlere sahip olmak için estetik ameliyatları, sıkı diyet programları gibi uygulamalar yaparlar. Bu uygulamalar acı verici hatta sonucu belirsiz bazen ölümcül olabilecek kadar tehlikeli olsa dahi yapmaktan geri durmazlar (Çubuklu, 2004; aktaran Bilgin, 2015).  Medyanın dayattığı ideal beden görüntüsü aynı zamanda bedeni büyük bir değişime uğrayan ergeni büyük oranda etkilemektedir. Ergen bu idealle kendini değerlendir ve bedeninden memnuniyetinde düşme meydana gelmektedir (Oktan ve Şahin, 2010). İdeal beden anlayışı erkeklerde ise uzun boylu, kaslı bir beden görüntüsü ile medya tarafından paylaşılır. Kadınlardan çok erkek bireylerde görülen ‘bigoreksiya nervoza’ kaslı bir beden görüntüsüne sahip olsa da kişinin bu görüntü ile yetinmemesi daha fazla kaslı olmak için spor salonlarında uzun vakitler geçirmesi ve iğne, ilaç gibi yöntemlere başvurmasıdır (Çiftçi, 2012). Medya güzel olmanın zayıf olmakla eşdeğer olduğu algısı yüzünden beden görüntüsüne takılan kadınlarda ‘anoreksiya nervoza’, ‘bulumia nervoza’, ortoreksiya nervoza’ gibi yeme bozuklukları yaşamaktadırlar (İkinci, 2010).

Kli. Psk. Emin BAYRAKTAR
Psk. Elif KARABIDAK
Eylül, 2022