Histrionik Kişilik Bozukluğu ve Psikanalizde Histeri Nevrozu
Histrionik Kişilik Bozukluğu
Histrionik kişilik bozukluğuna sahip kişiler genelde tiyatral bir şekilde rol yapıyormuş gibi görünmektedirler. Bunun altında çevrelerinde olumlu bir izlenim bırakma amacı yatmaktadır. Genelde dış görünüşleri dikkat çekici seviyede sayılabilecek; renkli, ışıltılı giyim tarzında kıyafet ve aksesuarlardan oluşmaktadır. Bu kişiler genelde renkli ve dramatik davranışlar gösterirler. Dramatik jestlerinin yanında, renkli kelimeler kullanmaktadırlar. Dikkat çekme davranışının belirgin olduğu bu kişilerde yardım talebi ve efektif oynaklık yaygındır. Histrionik kişilik bozukluğuna sahip kişiler duygusal bir imaj çizmelerine karşın ilişkileri duygusal açıdan yüzeyseldir (Köroğlu, 2014; Gençtan, 2003).
Telkine yatkın olan bu kişilerin genelde çevrelerinden kolay etkilenmektedirler. Çevredekileri konuşma tarzları veyahut giyim tarzları ile etkileme amacı gütmektedirler. Başkaları ile olan iletişimleri ilgi amacı güttüğü için cinsel olarak baştan çıkarıcı davranışlarla belirlidir. Herhangi bir ortamda ilgi bu kişilerin üzerinden kaydığı durumlarda kaygılanmaktadırlar (Öztürk & Uluşahin, 2015).
Histrionik kişilik bozukluğuna sahip kişilerde dağınık ve tutarsız, bütünlükten uzak bir benlik yapılanması görülmektedir. Bölme savunma mekanizması yaygındır. Bu kişiler dünyayı siyah-beyaz ya da insanları iyi-kötü şeklinde sınıflandırma eğilimlerindedirler. Bunların yanında ego bütünselliği oluşamadığı için davranışlarda dürtüsellik yaygındır (Köroğlu, 2014; Akhtar, 2009).
Bir Nevroz Olarak: Histeri
Histeri tarihin eski zamanlarına dayanan psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Mevcut tanı kriterlerinde bulunmamakla birlikte, Histrionik kişilik bozukluğu DSM-5’te küme B kişilik bozukluklarında yer almaktadır. Bu bağlamda Histrioni ve Histeri birbirinden ayrılan yapılanmalar olarak karşımıza çıkmaktadır (Şimşek & Kaya, 2020).
Psikanalizde ele alınan Histeri nevrozu; ego gelişiminin gerçekleşmesi gerektiği süreçlerde cinsel gelişimin daha önce ilerlemesi şeklinde tanımlanabilir. Psikoseksüel gelişim aşamalarında olan Ödipal dönem ile bağlantılı olan Histeri, erken dönemdeki kapsayıcı işlevlerin yetersizliği ve ödipal üçgendeki sağlıksız süreçler ile karakterizedir. Ödipal dönemde annenin, babayı sağlıklı bir şekilde işaret edememesi ve adlandıramayışı çocukta bu dönemde vazgeçilmesi gereken, baba ile eş olup ondan bir çocuk doğurmaya dair düşlemlerin alevlenmesine neden olmakta ve döneme has ayrışmanın sağlanabilmesini engellemektedir. Ödipal dönemde anneden ayrışıp babaya yönelen kız çocuğu bu süreçte anne ve babası arasındaki farkı anlamalıdır. Bu dönemde baba kız çocuğuna karşı sınır koymadan yaklaşırsa çocuğun ödipten çıkması zorlaşmaktadır. Bu süreç çocuğun cinsel düşlemlerini bastırması gerekirken alevlenmesine sebebiyet vermektedir. Arzusundan vazgeçmeyecek olan çocuk, ilerleyen süreçlerde hazzı erteleyemez bir sürece girebilmektedir (Aydoğ,2020; Gagua& Baltacı, 2017; Ermiş, 2022).
Ödipal üçgende hiç sağlıklı bir örüntü ile karşılaşamayan çocuk, bu dönemde var olduğu ödipal üçgen gibi ilerleyen yaşlarında da herhangi bir durumda dışarıda kalmaya tahammül edemeyecek hale gelebilmektedir.
Bu dönemde sınırlar yetişkinler tarafından konulmaktadır. Sağlıklı sınırların çizilmesi gerekmektedir. Çocuğun emmenin sonlanması gereken yaştan sonra emmesine izin vermemek, kendi banyo edebileceği yaşlara geldiğinde banyo ettirmenin sonlanması, çocuğun yanında soyunmamak, çocuğun anne ve babanın çıplaklığına şahit olmaması ve birlikte uyumamak bu sınırların sağlıklı bir şekilde çizilebilmesi için elzemdir. İlerleyen yaşlarda bu yapılanmalara dair belirtiler gören bireylerin profesyonel ruh sağlığı hizmetine başvurması önerilmektedir.
Kli. Psk. Emin BAYRAKTAR
Psk. Edanur KAYA
Eylül, 2022